Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



Yazdığımız, çizdiğimiz kadar kanıyoruz…// Borges Defteri



Walter Benjamin, “yolda yürüyenin kalabalık içinde edindiği şok deneyiminden” söz eder. Poe, aynı duyguyla “onlara çarpıldığında, çarpan kişiyi derin bir saygıyla selamlıyorlardı”, der. Walter Benjamin’in “tarihin meleği” yorumu  elbet ki çok sonra çıkagelir, gelir gelmez o çoktan dağ-bayır sürgün yolu arıyordu ve nihayetinde Faşizmin kanlı hançeresinde ortadan kaldırıldı. Şok deneyimlerini yaşamamız için James Ensor’un kuramsallaştırdığı “bilinçli donanmış kaleydoskop” çıkarsamasına gereksinimimiz yoktur. Uzun yıllardır fiilen dönen, deviren, şok eden “olayların” kalbinde yaşıyoruz. Bir başına tavan seyretmek, resim yapmak, edebiyat yapmak can sıkıntısından değil, “tarihin meleği” her an hepimizi yokluyor. Masaya tırtıl resmi yapan yine bizleriz, sonra pervanenin altındaki boş masaya bakarak muhtemel hicaz yollarını düşünen boncuk gözlü köpeğin yalnızlığı gelir aklımıza, o an belki Edip Cansever sizi selamlar : “köpekler neden hep uzaklara bakarlar?” gibi dervişane ve bir o kadar dahiyane dizesiyle.  Zamanın Polyanna’sı bile kucakladığı kitabından usul usul sızdırıyor tanık olduğu bölge acılarını. Sonra, kırgınlıkların üzdüğü o yüzden başlıyor geri sayımlar. Uzun zamandır yayınlanan dergileri izliyoruz, bir elin parmak sayısını bir kıyıda tutun(aramızdalar,tek tek biliyoruz onları, adları gerekmez), geri kalan ne varsa vicdanını olup bitene kapatmış, sadece dergiler mi? Bunca yazar, çizer ve de onlara sorsak toplumdaki “ağır-hafif” konumlarıyla beraber, kaç kalem son bunca kıyım, katliama “ses” verdiler? Kıyımı, yok edişi elbet ki bizler durduramayız, ama vicdanın sesini kısmak da neyin nesi? Irak savaşında(küçük bir yazar, çizer kesimi dışında) kimseden bir şey duyan olmadı. Cenahları ayırmıyoruz, kendilerine “İslami yayın” sıfatını gönüllüce benimseyenlerden tutun Fransa baş konsülünün onlara karşı kapılarını ardına kadar açtığı yazar kesimlerine kadar, tümü ama tümü Ezidi, Süryani, Malulada fırınlarda İşıd tarafından yakılan “Sünniler”, Yarsanlar, Kakailer , kendi ülkemizin, insanlarımızın içler acısı hali, ve  son olarak Yemen’de Arap lağım devletlerinin Suud  katliamlarına sessiz kalmaları. Hala da sessizler. Edebiyat-Sanat işlevi 10.000 yıldır bellidir, o işlevin en kalın çizgisi göz göre göre ihlal ediliyor ve bekliyorlar ki bizler-sizler umursamazlığımızı sürdürelim, muktedirden “araklanan” bütçelerle şiir festivalleri yapalım, birilerinin gönlünü okşayalım ki aldığımız bütçeye ayıp olmasın! İzledikleri kesif, aşağılık yolu takip edelim, demirbaş ödül kurullarını ve  saçmalıklarını alkışlayalım.  Bu mu gerçekten, edebiyat ortamımızın debisi bu mu olmalı? Edebiyatın gücü bu mu? Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay hangi “büyük, affedilmez suçtan” dolayı içeride çürütülüyorlar, bu çemberin kırılacağı gün, ana kadar edebiyat ortamı şenlikli durumdan kopmalı.  Yazarın yazardan başka dostu yoktur. Elbet ki gün gelir acılar da eskir, ama “tarih meleğinin” kanadına bırakılan bu  leke kalıcıdır. Son dönemlerde yazılan her virgülü izliyoruz, kimlerin nerde durduğunu artık kavramış durumdayız, yol varsa, tercih de var. Sonucu değiştirmeyen sorular sormaya hiç alışkın değiliz, ama içimizdeki o kocaman soruyla devam edeceğiz bundan sonra. Hepimiz, siz güzel insanlar, yazdığımız, çizdiğimiz kadar kanıyoruz. Keşke yaşamın karışıklığı da küçük bir tahta tarakla düzeltilseydi…


Borges Defteri


Brecht hata yaptı mı? Sessizliği tercih etti mi? // Sufi.




Brecht hata yaptı mı? Sessizliği tercih etti mi?
Ve  bunun  gibi birçok soru sorabiliriz sanırım.
Kısaca :evet, tercih etti !

Şimdi bu "telgraf" usulu yargılamadan sonra yanlış bir hesaba kapılıp “Sufi, Brecht'i sevmez” gibi  bir sonuç çıkarmayın lütfen, tam tersi bir durum söz konusudur, sevdiğim için bu soruları  yöneltiyorum.
Aslında bu konu daha önce Defterde tartıştığımız Rabelais konusuyla ilintilidir, ilgilenenler, Defter arşivinden söz konusu yazıları okuyabilirler ( Argos a.  ve benim yazım).
Haşet tarafından yaratılıp Piscator ve Brecht tarafından geliştirilen Şvayk tiplemesi, dünya yazınında gerçekten eşsiz bir "oportünist şenlikli muhalefet" tavrının bariz örneğidir. Şvayk 'ın otoriteye, militarizme karşı çıkışları hep bir boyun eğme kisvesi altındadır. Şvayk bir kahraman değildir, egemen söylemi, iktidarı yadırgatmakta gülünç duruma düşürmekte ve sorgulatmakta  birçok kahramandan  daha başarılıdır.
Belki de Brecht'in Şvayk tipine  aşırı düşkünlüğü de bundan gelir. Martin Esslin'e  göre, Brecht'in çoğu oyun kişisi, Şvayk 'tan  hareketle yapılmış çeşitlemelerdir: Azdak, Matti, öykülerindeki Herr Keuner, ve hatta Galileo (ki bu örnek üzerinde  özellikle durmak gerekiyor). Brecht'in kendisi de yaşamı boyunca Şvaykvari  bir tavır  benimsemiştir iktidara karşı.
Şimdi yukarıda sorduğum soruların renkli grafiği çıkmaya başlıyor:
Brecht  ne 1947'de Amerikan Aleyhtarı Faaliyetleri soruşturma Komitesi karşısında radikal bir tavır almıştır, ne örnegin 1932'de Kuhle Wampe filmini sansür karşısında savunurken, ne de Doğu Berlin'de yaşadığı  yıllarda "sosyalist gerçekçi" resmi sanat anlayışı tarafından  sessiz bir sansürle sınırlandığı zaman. Bütün bu durumlarda "alttan alma" yolunu seçmiş, gerektiğinde yalan bile söylemiş, boyun eğer görünmüş, ama hasımlarıyla  inceden inceye alay etmeyi de ihmal etmemiş.1953 Doğu Berlin ayaklanmasında açıkça iktidar  karşıtı  bir tavır almamış, ancak iğneli  bir dille yönetime "bu halkı feshedip bir yenisini seçmeyi" önermiştir bir şirinde. Brecht gibi bir Şair'in büyüklüğü sanırım bu dizelerde saklı, yaşamı boyunca, özellikle siyasal arenalarda çizdiği  "belirsiz  fiili tavırlarını" onun  sessiz + isyankar dizeleri kırmıştır.
Cemal Süreyya’nın bilinen Brecht yorumu: "Genç şairleri etkileyen bir sanatçı da Bertolt Brecht, şiiri sonsuz yalınlaştıran bir şair. Şiiri iç hayattan bütünüyle sıyırıp onu görünür gerçeğin dışavurumu, yansısı haline getiren adların başında geliyor”.

Konuyla ilgili ve belki de Bercht’i en iyi anlatan kitaplardan birisi Walter Benjamin’nin: “Brechti Anlamak”  kitabıdır,  gerçi Walter Benjamin’nin  kitabı  kafamdaki sorulara cevap olmadı, ama onun üzerine okuduğum en kapsamlı kitaplardan birisidir.

Sn.Ahmet Cemal’in ise neden “Yadırgatıcılık Etmeni” kitabını , “Yabancılaştırma Etmeni” adıyla  çevirdiği ise bir muamma! (tiyatro kuramını işler bu kitap).


-Karanlık dönemlerde peki,
Şarkı da söylenecek mi?
-Elbette şarkılar da söylenecek
Belgeleyen karanlık dönemleri.”
Brecht:Sanat adlı  Şiiri.

Sufi.



Birazda sahiden ölsek // Şafak Çubukçu




Birazda sahiden gülsek
ağız dolusu değil
yürek dolusu
bir güz sabahı
ılık güneşin altında
göle uzanan ırmağın
uçucu ve yenilmez uğultusuna
kulak verip
yaşam ne güzelmiş diye haykırarak
tarlalarda yürürken

Birazda sahiden sevsek
hiç ilerlemeyen sonsuz bugüne
ıslık çalarak eşlik eden
baştan ayağa töze dönüşmüş 
yaşlı ve yorgun bir adamın
gülüşüyle esrik
akşamdan kalma bir yalvacın
akşamdan kalma sözcükleriyle
türküler söylerken

Birazda sahiden ölsek
elimizde bir zeytin tanesi
iki ayrı varlık olduğumuzun
bilincine vardığımız an
tıpkı içinde canlı bir şey barındırmayan
ilk-devinim Tanrı’sının ilk adımı
ya da gecenin gündüz
gündüzün gece olması gibi
gölgelerin o dipsiz derinliğine dalıp
gerçekler bize karşı günah işledi derken.

ŞAFAK ÇUBUKÇU 



Karanfil Kokan Gün İçin...// Bayram Balcı


beni sen niye öldürdün
daha sokaklarda parçalamadan 
evvelsi gün 
amcamın aldığı pabuçlarımı

niye öldürdün sen beni
hangi devletlu yüzünle girdin 
yeni yetme toy kanıma

bak canım şimdi nasılda kanıyor
çırpınıyor kalbimin kanatları
tuzağa yakalanmış kuşlar gibiyim
son bir soluk kaldı ağzımda

biliyorum ölmek bir şey değil
çocukken ölmek bir oyun gibi



Bayram Balcı 


Antik Çağlara Doğru İleri! // Salih Aydemir



Dünya edebiyatı ve klasikleriyle haşır-neşir olmadan, tanımadan, okumadan, anlamadan bilmek nasıldır acaba? insanı ne hallere getirir bu durum veya toplumunu?
yol yapıp, köprüler kuran, bütün yeşil alanları yok edip rant alanları olarak açan, barajlar ve kent içinde kent blokları yapan, yerli araba üretmede hüsrana uğrayan, bankalar geleneğini gelenek/örf/adet üçgeninde yapılandıran, sürekli kendi önerdiği eğitim sistemini kendi yap bozuna benzeten, nitelik değerler ölçüsünden nicel değerler sistemine geçen, yaptığı puzzle ile istediği ve çok iyi bildiği parçaları çıkarıp hatta onun yerine yeni puzzle parçaları bulmakta zorlanan, din nereden gelirse, hoş gelir sefa getirir anlayışıyla kamusal alanları işgal eden, kendi halkına-bireyine ölüm emirlerinin kimler tarafından verildiği bilinmesine rağmen, bilinmeyen satrancıyla damaya dönüştüren,  halkın seçtiği milletvekillerini tanımayan, meclis-i umumi de grup kurmuş ve yıllardır mecliste kavgasını vermeye çalışan partileri kapatan, özgürlük, hak, adalet değerlerini yaşam tarzı sayan bireyleri öldüren ve hapse atan: kendi iç yapısında seçimle başa gelmiş bilim insanlarını yok sayan, darbelerini sorgulamayan ve onların üzerinden kurdukları iktidarlarıyla mal mülk yapan, gerek cezaevlerinde gerek sokaklarda, evlerde yaşanan ölümlere ve tecavüzlere seyirci kalan, çocukların çocukluğunu işgal eden simsarları ve ilkelleri görmezden gelen, devletinde çalıştırdığı memurun zammına üç kuruşluk artış yapıp devletin gelir-gider ve menkul değerlerini yüzde bilmem kaç artışlarla parsel oluşturan, düşüncenin aklını örten, kırk yıldır devletin içinde olduğunu ve bunu kırk yıl önce söyleyen bilim insanlarını ve gazetecileri nasıl öldürüldüğüne dair yetkilerini kullanmayan, hesap sormayan, öğrencilerine işkence eden ve 17 yaşındaki idamı meşru gören anlayışların devamı olan, işkenceyi sokaklarda alenen yapan asker-polis ve illegal devlet güdümlü oluşumlardan hesap sormayan, meşhur “sorguda camdan atladı, öldü” hikayelerini araştırmayan, açlık sınırlarını yok sayan, faili meçhul cinayetlerin araştırılmasının önünü kesen, katliamlara seyirci kalan, cumartesi annelerinin yanına tomaları yerleştiren, sağlığa, eğitime, özel kurumlarla katkı sağlayan(parası olana), -ücretsiz olmasını-düşünmeyen,  darbe faşizminden hayatları kaybolan şimdi’nin ağabey ve ablalarına bile iade-i itibar vermeyen ama yıllarca bu insanları hedef alıp gazetelerde iktidarın kıçlığını yapan sözde gazetecileri yanına alan, her iktidar, kendi yazarını yaratır ya da olanlar içinden seçer anlayışıyla bakan, iktidar sevici yazar, şair ve sanatçıları benimseyen, hatta iktidara koşanları  sorgulamayan, ahlakı etikten  ayıramayan ve edebi geçmişi olmayanların bu sıfatları para karşılığında almalarına destek olan, prens ve prenseslerini onca ölüm ve yıkım zamanlarında ekranlara getiren, faşizmin iktidarı için uzun ama (insan ömrü kadar en az) kullanan siyasetçileriyle edebiyatımızın, kültürümüzün, sanatımızın “milliliğinden” / “ulusalcılığından” konuşulabilir mi?

sözcüklerin hissiyle ilgilenen bu coğrafya halkları, ortaçağ skolastik anlayış ve yaşam alışkanlıklarına düşmek istemiyor. istemiyor çünkü bu coğrafyadaki tüm diller yaşam deneyimi ile bugüne gelen kültürleri biliyor.
insan, halkların birikimini öğrenebilir; kültürlerini, dillerini, dinlerini, ahlaki ve güncel yaşamlarını… her birimiz bu kültürlerin insanıyız. doğuran, yaşatan ve onu geleceğe fırlatan taşları…
insan olarak eğildiğimiz halklardır.
bu coğrafyada kültür, sanat ve edebiyatla iç içe geçmiş ve geçecek geleneklerimiz var. bu gelenekler, tüm iktidarların yok saydığı bir değer, değer çünkü gelenekten anladığımız; birikim, çok renk ve çok dilliliktir.  içinde “biz” olan bütün farklılıklarla “bir” olmak…
bizim yüzyıllardır bildiğimiz ve gördüğümüz bu
yaşlandıkça aklını kullanan halkın kültürü, sanatı ve edebiyatıyız…
ihtiyatlı ve diplomatik bir kültür, sanat ve edebiyat yerine
antik çağlara doğru ileri!

Salih Aydemir



Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***