Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



3 Şiir // Şafak Çubukçu


SEN HEP GİTTİĞİMİ SANDIN

Sen hep gittiğimi sandın
oysa buradaydım ben
uzaklara kanat çırptığına inanan
ama aynı ağaçlara konan bir kuş gibiydim
içimi boğan akşamda
kalbimi yerden yere vuran bir şarkı
yürüdükçe varılmaz yabancı sokaklarda dolandım
bir sigara yakıp ayakta bekledim
sarhoş yalnızlıklarda giderek üşüyen
eski kavgaların pişman hüznüne daldım
istesen bir kentin yangını olurdum
kuş uçmayan yerlerde korku oldum
yaz geceleri çardak altında sızdım
denize yürüdüm sabaha karşı işedim
bütün yitirdiklerimi aklıma yazdım
ölenleri,gidenleri,yarım kalan aşkları
o kadar çıplak anladım ki en sonunda herşeyi
gölgemi yaktım bir gece tenim yandı
paslı sigaralarla öksürdüm
sonra yeniden sarhoş oldum
neden bilmem
sen hep gittiğimi sanmıştın ya
oysa neyim var neyim yok ben hep buradaydım




YAŞLI ADAM VE BELLEK


Dar uzamda
tepeler ve genişleyen ufku okşayan
uçuşu bakış kuşunun.
Ölmeye hazır bir kavağa
umudun çürüttüğü bir yüreğe
konuyor usulca.
Işığa tutulan kuvars billurunda
zamanı geriye alan gulyabani bilyeler
“çağırsana “diyor onları da bu oyuna.
İplik gibi yağan damlaları sarmış
nakışlı örtülere dizili makaraları
ve görsel efendilerini de o ölü nesnelerin.
Tanı! önsezinin kanayan yaralarını
kanıtla! o meleğin bu melek olduğunu
ve birlikte oynayın yine aynı oyuncaklarla.
Bellek
içimizde saklı bir melek kılığına girer yaşlandıkça
şairse o meleğe yıllardır karasevdalı
yaşlı bir çocuk olarak kalır ölü oyuncaklarıyla.


DÜŞ

Beyaz’ın en doğal halini
düşümde gördüm dün gece
o esrik haliyle gülümseyen
babamın ölü gözlerinde

Dingin kavrayışında uykunun
bir parıltıyla ışıdı yüzü
bellek acılara böyle katlanır dedi
geçmişi bir oyun gibi anımsar

Yosunlar içinde batık geminin
pruvasında açan bir zakkumsa günah
cezalar da elbet çekilir dedi
eski yaralar bir daha kanar

Suya dökülen gözyaşlarının
masum imgelemiyse kehanet
bu kıyametin yazgısı dedi
bütün denizleri beyaza boyar

Beyaz’ın en doğal halini
düşümde gördüm dün gece
“aldırma” dedi ölürken yine
zaten bir düş değil midir yaşamak.

Şafak Çubukçu





Anna Karenina, aramızda!.. / defter


Tüm zamanların en iyi Romanlarından sayılan Tolstoy'un Anna Karenina'sı! "Rus Habercisi" derginin 1873-1877  yılları arasında bölümler biçiminde yayınlanan şaheser. O yıllarda okuru peşinden sürükleyen büyük bir deha ve derginin her sayısını merakla bekleyen okurlar. 1870'lerin Rusya'sı ve o toplumun üst sınıflarındaki çalkantılı aşk öyküsü. Hikayenin geçtiği kentler Moskova ve Petersburg (dantel gibi işlenmiş yapıtlarıyla). Romanın başlangıç cümlesi üzerine hala çok şey yazılabilir: "Bütün mutlu aileler birbirlerine benzer, her mutsuz aileninse kendine  özgü bir mutsuzluğu vardır".  Bir yığın Roman karakteri ve karmaşık ilişkiler yumağı. Belki de Tolstoy kendi kırık aynasını arıyordu bu muhteşem yapıtta. Yer yer "ağrıyı-sızıyı" öyle bir sunar ki o derin dalga okurun ruhunu deler geçer. Aslında Psikanalizciler için eşsiz bir labirenttir. Kitap sinema perdesine de aktarıldı. Ama işin garibi şu ki Sinema perdesine yansıyan Anna Karenina karakteriyle Tolstoy çizdiği-çizmek istediği portre çok farklı. Yapıtın bütününde yer yer ayrıntılarla biçimde anlatılan Anna günümüz "Robot Resmi" ile çizilse nasıl bir "Suret" çıkardı karşımıza?
İşte yanıtı. 
Belki başka deneyimler de gelir, gelmeli. 
Edebiyat coşkusunu kamçılayan "iyi şeyler"...


Defter 


Haiku // Herta Muller / Çev.Poetic Mind



“İnsanlar kimi zaman ağlarlar,
Zayıf olduklarından değil,
Belki uzun zaman çok dirençli, dayanıklı olduklarındandır...”

Herta Muller / Çev. Poetic Mind


DR. MORO'NUN ADASI // Ulus Fatih




Gece yarısı yıldızları izliyordum, titrek sokak lambası puslu, ölümcül bir koku yayıyordu sanki, birden üç başlı bir kadın geçti sokaktan, hiç görmediğim kadar  kara saçlarıyla, gölgelere gizlenerek ilerliyordu, uzakta bir çöp konteynırının yanında, kurt başlı bir boğanın onu beklediğini nerden bileyim, orada çiftleştiler ve sanki birden yok oldular...
Buna benzer söylentiler için bana şunu anlatmışlardı, yukarda en tepede bir çiftlik var, gündüzleri içerdeki görkemli taş binada bir ruhban okulu hizmet veriyor, geceleri ise duvarlarından kırmızı suların sızdığı dehlizlerde tuhaf çalışmalar ve başı göklere, kökü yeraltına doğru uzanan kulelerin, penceresiz laboratuvarlarında dinmeyen iniltiler ve çığlıklar...
Başka bir gün gene balkondaydım, başı ve kuyruğu olmayan bir fil belirdi, geriden doğru ilerliyordu, kör bir gigant nasıl hareket edebilir ki, bu kez aşırı korkmuştum, korkmaz olaydım, yerin altından sanki bir solucan, su akrebi geçti, sokak bir baloncuğun içindeymiş gibi yükseldi ve sonra yine eski halini aldı, zelzele olmuş gibiydi ama çevrede kimsecikler yoktu. 
Bir gece yine uyku tutmadı, neler göreceğim derken, ay kuzeyden doğru kızıl bir orak gibi fırladı, hançer ağzı gibi parıldadı, delirdiğimi sandım, ama az sonra sokaktan dev bir atlı geçti, at ve adam birdi, ne inen vardı ne binen, peşlerinde yolu pençeleriyle kavrayıp, kar gibi süzülen bir cüceler ordusu eksikti, başka kimse yok mu gören diye bir  deli cesaretiyle sokağa çıktım, ne varsa yok olup gitmişti, uzaklarda balkondan bir kadın el salladı, karanlıkta bir gölge oyunu sandım ama gerçek mi diye el sallamayı düşünüyordum ki, oda yitti, buhar olup gitmişti...
Yalnızlığın oyunları bu diyordum artık, kahvehanelere gitmeye karar verdim, yalnızlık ancak ucuz kahvehanelere yenilir, daha kapıdan bile girmeden, merhaba bile demeden, hoş geldin demezler mi, geç saatlere kadar söyleştik, bu kez bir şey görmeyeceğim dedim, kurtlarımı dökmüştüm, geceleyin tatlı bir uykuya dalmıştım ki, çiftlikten geldiler ve biz Gezegeni Kurtarma Cemiyeti'yiz dediler, kapı bile çalmadığı halde nasıl girdiler hala anlamış değilim. 
Bir masanın çevresinde toplandık, sana dediler mutluluk verelim, hemen anlamıştım ne demek istediklerini, altta kalmaktan hoşlanmam, bütün sorun bu mu peki dedim, evet ama sorunları algılama biçimin değişecek, madem ki öyle, verin dedim, bir çip yerleştirdiler sırtıma, o günden sonra gülümseyen adam olmuştum, bir ay sonra çıkaracaklarını söylediler, doyma noktasına gelince volfram molekülü, kan dolaşımında yeterli seviyeye ulaşınca bir matriks gibi çipi çıkaracaklarmış.
Gülümseyen adam olmuştum, dertliler kahvehanesine yine gittim, ne göreyim, kasada oturan, kahvenin sahibi olduğunu zannettiğim madam gözlerini dikmez mi bana, öyle olsa iyi, onun gözlerinde tuhaf bir geçitler alayıydı gördüğüm, parçacıklar ve dalgalar halinde yüzen evrenimiz ya da tilki suratlı insanlar, Siyabend taşını andırır Mutantlar, hatta konuşan, düşünen, her bir şeye karışan nebatatlar, adamotları, ağaçlar, yanlış yapanlara kamçı gibi de karışıp, her şeye bir düstur, düzen veriyorlar, mutluluğum uçup gitmişti işte...
Yazık ki günlerim aynı minval geçiyordu, bazılarına gördüklerimi aktarıyordum, onlarda çiftlikten söz ediyor, belki sana görünüyorlardır, bir söylenti var ama henüz kesinlikle  gördüm diyen yok diyorlardı, kendimden kuşkulanmam için bir neden kalmamıştı, herkes bir yerde düşüncelerimi paylaşıyor ama görme birliği veya kesinleme ya da bir eylem noktasında ayrılık gösteriyorlardı, gece sokağa atladım diyen biri yoktu örneğin, bir şey gördüğünü ileri sürende  yoktu, çiftlikle ilgili bir araştırma ya da kovuşturmaya da yeltenmiyorlardı...
Yine bir gün, koyu karanlıkta uzaktan denizi gözlüyordum, göz alıcı, kocaman bir şey bana doğru yüzüyor ama bir türlü yaklaşamıyordu, sudan çıktı sonunda, dev adımlarla bana doğru geldi, bir Mutant'dı bu, evlerin arasından adım atıyor ama hiç ses çıkarmıyordu, kiremitlere çarpıyor ama hiç gürültü olmuyordu, hologram gibi bir şeydi sanki, bir an kendim sandım ama bir dalga boyutuymuş gibi, üzerimden doğru süzülerek geçip gitti...
Gökyüzünde bir yazı belirdi ardından; Gezegeni Kurtarma Cemiyeti!..
Sonunda ne oldu diye soruyorsunuz değil mi, olmuşları, olacakları inanın o kadar merak ediyordum ki...
Geçenlerde telefonuma bir mesaj geldi!..
Tanrı dilinde yazılmış karmakarışık bir şey gibiydi, kurcalarken birden şarjı bitti aletin, sonra mesaj kutusunu büyük bir merakla yine açtım...
''Depresyonun geçti mi?..''

Ulus Fatih


Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***