Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



kayıp b akış // Ela Dincer



/uyandım ağırbaşlı ateşe.
y akmıyor um bak: gücüm inkarda sınandı delik deşik gölgemi kaplayan tül hafifliğinde/


içim hırçın gök
dışım utangaç toprak aklım
arada kalmaya alışık:
gökten alıp yerden ediyor beni sahipsiz kokum yayılıyor zamana

kırmızı şal rengiyim en fazla. omuzlarımı ört diye soyunuyorum saçlarımdan.
boylu boyunca unutuyorum tonumu yatık gemi dalgınlığında.
aklımca dalgayı tekmeliyorum. topraktan boşalıyorum da
menzilimi kaybediyorum gök dokununca

çatlamış nar tedirginiyim yataklarda.
günahın hasat şenliğinden topluyorum tohumu ne ki ellerimden biliniyor
gizlenen de açığa vurulan da.
sırf bu yüzden saydam bir ömrü sınıyorum nar izinde. binlerceyim gör diye dağılıyorum
teklikten çokluğa adlanma hevesinde

uyanıyorum. içimden
dışıma bakıyor buluyorum gözlerimi. titreyen günün ortasın a d üşüyorum
günah tohumları saçılıyor hayata. sokaklar ıssız kentler kalabalık gibi içim dışıma
dışım içime küskün bir akış gibi diyorum. diyorum da
üşür olduğumu düşünürsün diye aklımdan aklanıyorum
bir beklentinin ortasında alnımdan vuruluyorum benden biliniyor bu da
ellerimi koparıp atıyorum oracıkta steril tohumların canından oluyorum.

/
göz alıcı yaşamaklara inansaydık h değilse! aynı yankıyla konuştuğumuza emindik nasılsa ve acımaklı.
inkarın gücünden habersiz ve dokunaklı
.
.
.
.
yasaklı ve
ağzı bozuk ömrü aklar gibi dünlerden
hep bir beklenti gibi söz ediyoruz ya kendimizden verdiğimiz nefesin dönüşü yok
alınan nefes pahasına açılıyor ağızlar
iyi eder gibi sevecek an yok ve nefreti dölleyecek cesaret de.
h değilse inanabilirdik. anımsa böyle utang
böyle hırçın


kılmasaydık karanlığı
inanırdık: içimize de dışımıza da
.
.
.
ne ki artık: gölge hafif tül uçucu
n ar çatlamış gibi günler
her yanımda is gibi
yatık gemi bekleyişi
.
.
günler diyorum ya bir akışın sesinden bakma sen. asıl tünlere benzer akıl: dilim ucunda
unutu ve ansıma arasında gidip
gelen
sarkaç kaypaklığı
.
dışarının dilinden içe sarkar gibi bata çıka
akıl diyorum ya
y utkunuyorum ya inanma diyorum ya

inanma! kaybediyo
rum onu
da

dam
la 
dam
la
 E. Dincer



"Öznenin Ölümü" Mü? // Doruk Satenay




Bugünkü hüzün kokan koşullara hepimiz ortağız. Kimse yakasını silkerek kendi vicdanını, ortaya çıkan kanlı pazardan sıyıramaz.  Varolan düzen ve sistemi hep beraber koruyor, işbirliği içindeyiz. Sistem hemen hemen tüm bireyleri kirletti.  Utanç ve cinayet mübadelesi. Karşılıklı ve huzur içinde bir muamele.  Adına mücadele konulan o tek vücut ve öngörülü duruş bile değişmez ve pragmatik çerçevelere mahkum kılınmış.  Postmodernizmin temel önermelerinden bir tanesi “öznenin ölümüdür”.  Ondadır ki bütün varoluş dünyasına ve de dünyaya, sanat’a, edebiyata medeniyete, topluma, tarihe bir tuhaf metinler bütünü olarak bakar. Kütleselleştirir. Gerekirse insan unsuru ekarte eder. “Hiçbir şey metinin dışında mevcut değilse”, orada her birey gerekli biçimde metnin içinde yerleşir ki bu da yalnız “dilin taşıdığı” (M.Foucault) “öznenin ölümün”’ne yol açar.
Kuramı, sahildeki kum tanesi sonsuzluğuna benzetebiliriz, çünkü onu kapsayan sözün kendisinin istediği bütün anlamları kastetmektedir. Ne yazık ki hayatla-memat arasındaki o ince çizgide durum farklı biçimde gelişir, temel taşı “insan” olan kuramın kendisi onun karşıtına dönüşebilir. Teolojik kitaplar, metinleri de havzanın içine katarsak, ilginç sonuçlara varırız. Sorun sadece “okuma” problematiğiyle kalmaz, çünkü o alandaki anlam ve içeriğin sonsuza vardığı, her şeyi, ama akla hayale gelebilecek her şeyi kalın çizgilerle çevrelemesi, verdiği, aktardığı her sözün  okurun yetenek, bilgi, yaşam deneyimi  ve en önemlisi ruh haline uygun değer biçilmesi ve aktarımın çeşitliliği, sınırsızlığı da (tersinden aynı kitabı sayısız okurun okuması ve egzoterik yönelimlere kaymaları) kendine özgü bir tavırdır ve sadece tasavvuf alanına da özgü bir şey değil.
Bir yanda “öznenin ölüm” fermanı (R.Barthes-Foucault) ve diğer tarafta “Kitapta biz hiçbir şeyi eksik bırakmadık” gibi oldukça sakin ve dingin vurgu. (Kur’an.6. suresi).
Hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı ibaresi anlam ve görünürlerin sınırsızlığıdır aslında, indirgenecek bir söz değil. Postmodern düşüncenin önerdiği “dünya sonsuz bir metindir” çıkarsamasının aynasıdır aslında.  Ne yazık ki bu “ilginç” ilişkiler yumağı ve sorgulamalar bizim yakadan gelmedi, ancak bir Derrida gelmeli idi ve “işaret, olay, bağlam” demeliydi. Bauderillard ise işin “oyun” tarafıyla ilgilenir, bu ise varlığın dilöncesi temel yapı taşlarını ortaya çıkarma çabasıdır, hafife alınamaz. İnsanlık tarihi kadar eski bir kavram olan “kendinden geçme”ye odaklanır ve bunu  çök önemli bulduğum “ Kendinden Geçme” kitabında kavramsal ölçütlerde irdeler. Peki bu kavramın günümüzde ne gibi bir önemi olabilir sorusunun yanıtı: görünür olmakta yatar. Postmodern dönemin akıl almaz hilesi,  kara büyüsü, tılsımlı gömleğidir adeta. Görüntüyü, görüneni manipüle ederek simülkarlaştırması. 
İnsan’ın  öngörülmez olaylar karşısındaki(toplu kıyımlar, büyük göçler, çevrenin yaşanmazlığı, tüketilen kaynaklar ve sonunda önüne bırakılan “öznenin ölümü)   toplu bir derinlik sarhoşluğuna maruz kalması,  tüm temel kavramsal kaynak ve karşılaştırılmalı  bakışları da seyrekleştirdi. Artık ne dünya, ne de birliktelik ve bütünlüğün anlamı kalmıyor. Her şey  “merkez”e çekiliyor ve içten içe öğütülüyor.
(Edebiyat dilinde “merkeze” kayma baskısına tek meydan okuyan yazar J.L .BORGES olarak bilinir. Zengin anlatım dili ve dünyasıyla).

Merkezin güç odaklanması reddine yine edebiyattan bir isim öne çıkar: D.J Salinger. Düşlerini ve ruhundan süzülen sözcüklerini Hollywood’un(devasa Amerikan “kültür” endüstrisi) tektar kurgu oyunlarına kapatması, ve postmodern dönemde artık olağan sayılan  ilişkiler ağına boyun eğmeden varolabilmek.   O korkunç yok oluş ve yalnızlığa set çekmek. Yaratıcı yaşamın, iç sessizlikte “dışarıyı”  dikkatle  izlemesi. 

Doruk Satenay


Anthony Quinn , bir düş Süvarisi! // Sufi.



Hz. Muhammed’in yaşamı hakkında  bütün bir İslam coğrafyası için  akıllarda, hafızalarda kalacak tek film  Mustafa Akkad’ın çağrı filmidir. 1979 yılında çekimi yapılan ve daha o yapımdan  sonar o düzeyde tek bir “kare” çekememiş  büyük coğrafyanın gururu bir yönetmen.
Tarihi olaylar ve romantik anlatım zorluğunu sadece profesyonel sinemacılar bilirler.  Gel gelelim yine aynı coğrafyada yeşermiş bir canavar (El Kaide ve onun ayak izi bugünkü Nusra) o güzel insanın onca emeğini karşılıksız bırakmadı ve Mustafa Akkad’ın kızıyla beraber bir Otel odasında canına kıydılar ardından hiç utanmayarak cinayetin sorumluluğunu üstlendiler! (Bugün bu tip it sürülerini destekleyen yerel gafiller ve cahillere taç olsun o cinayet, yani sırtlarını sıvazladıkları canavar fırsat bulursa yine destekçilerini de aynı akıbete konuk ederler, hiç kuşku duymasınlar, tasavvufu düşman ilan eden lağım farelerinden beklentiniz ne?).  Mustafa Akkad’a  “Çağrı” filmi yapım süresince kimse yardım eli uzatmadı, bugün o filmden en çok kendi kirlenmiş politik çıkarları  için propaganda aracı olarak kullananlar dahil, bunca devasa coğrafyada Mustafa Akkad’a tek kişi  maddi-manevi destek verdi o film için: Muammer Kaddafi! Amerika ve Nato’nun kurban olarak işaretlediği  Libya'nın  eski siyasi lideri. Filmin senaryosunu çok beğenir ve yapım bütçesini karşılar ama bir koşulla, Çağrı filminden sonra bir film de Ömer Muhtar için yapması gerekiyordu, Akkad, Kaddafi’nin bu güzel koşulunu kabul eder, daha sonra sözünü tutar ve yine Kaddafi’nin desteğiyle Ömer Muhtar filmi gelir, ki Akkad  yine müthiş bir iş çıkarır.  Her iki filmin  ortak  baş oyuncusu sinema tarihinin büyük ustası Anthony  Quinn’dir.  Yazmak istediğim kişi ise Quinn’in canladırdığı Hamza’dır!
Nerdeyse “Çağrı” Filmini her izlediğimde o yerimde duramadığım anların kişiliği. Dev cüsseli bir insan ve usul usul perdeden akan long shot’la  bindiği at üzerinde kameraya yaklaşan.  Görkemli, Şehsüvarca. Tam bu sahne öncesinde sanki dünya viran olmuştu ki askerlerden birisi  çığlık atar: “Hamza Geldi!”.
-         Hayır! Anthony  Quinn geldi!
At üzerindeki gövdesini öyle bir Ahenk ve görkemli bir dengeyle hareket ettirirdi ki, o eski 14 İnç’lik Tv’ler onun heybetine olan saygıyla masa üzerinde titrerdi.  Yüzündeki o derin “ fakr  o zaruret” onu oracıkta açığa çıkarırdı, o aslında İslamın doğuş anından değil, Meksika sınırlarının derinliğinden , o kenara itilmiş kavmin yüreğinden, Zapata’nın yurdundan,Libya’nın çöllerinden  geldiğini oracıkta haykırırdı. Deforme olmuş teniyle  yol kenarındaki gezginin heybesindeki olmayan raksı andıran duruşuyla. Notre Dame’ın kamburu’dan Yunanlı Zorba’ya kadar: Anthony Quinn.  Bin yıl öncesinden gelmiş kayıp deli kızıl derili.
Bir film sahnesinde çığlık atar: “Gördüğüm hiçbir şeyden korkmuyorum”.
Kimse Sinema dışında çığlık atmaz!
Kimse Sinema dışında : "Hamza" geldi diyemez.
Artık Anthony  Quinn’i sadece gümüş perde üzerinde görebiliriz. 
Ne korkunç bir Dünya.

Sufi.





Çağdaş Suriye Şiiri //MOHJA KAHF-Çev. B.D


 Çağdaş Suriye Şiiri



Şam, soyundu!
Dera, parmparça edildi,
Lazkiye’nin saçları Akdeniz’de yağmalandı
Rakka’nın tensel kimyası Almanya’da döküldü,
Ve ben her tecavüzle
Avrupa’nın nüfus dağılımını bozuyorum
Hama ve Humus Lasvegas’da dans ediyor,
Şiirlerim Vancuover’de ödül alıyor!
Sevgili İzleyiciler!


MOHJA KAHF
Arapça’dan Çev. Borges Defteri



Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***