Borges Defteri:Edebiyat-Plastik Sanatlar-Sinema- Müzik Eksenlidir...



Ve Ben Üşürüm..// Ömer Serdar



I.
VE BEN ÜŞÜRÜM


“yağdıkça kar izler silinir, adres sorma”

bulutu anlarım
toplanır egosu için
uslanır
yağmuru anlarım
boşalır
denize kadar yolu vardır

ama yağdıkça anlamadığım
kardır
içinde aynı şüphe
dışına giydiği beyaz gömlek
sormaya hakkı yoktur adresimi

adıyla
yağdıkça izlerini
silen kendisidir

ve ben üşürüm
tavşandaki boynuzlar
donar.

II.
DEMEK Kİ


demek ki neymiş
pes

kötürüm bedenin sürüklendiği ecelmiş leyl
ney üfürse bedende çalarmış ezgi ey
bir peri masalı

demek ki

vah canın küheylan sırtındaki yel eylemine
sen
vay gözün koşturduğu atlardaki yen seslerine
ben
hikayesi

öyleymiş
niş kavrulmuş soğanda
seli gür orman susmuş
yemekmiş pişme eylemi
gavur ateşi kül beli
oluş

ey ateşte gürleyen sus
konuş küheylan gün
ey nefsinde çağlayan us
yaz geceye cemreni sen

ne seni sevmek, ne sana varmak
ki gerçek sanılan
bir anlamda peşmerge kader
yataksızlığın yeşilinde mor varak
ki zaten kimse uyuyamamış der

demez

hatırla
volkan parladığında korkmuştun
konuşup durdun sonra sönmüş yanardağları
ruhun depremiyle titreyen ellerine
bir an için ateş düştü sanmıştın

vay canın üç halinin bedeline
eylemiş yel söz
söylemiş güz öz
göçmen yelekli dansözün beline

raks raks raks
sabaha kadar raks
biraz da günah
bir peri masalı

mum, tütsü, ateş
demek ki
neyse onca gördün
onca yandın

ve diyorsun ki
neymiş
hikayesi

e pes

Şiirler; Ömer Serdar


Kelebeğin Soluğu..// Richard Brautigan



Richard Brautigan, Beat kuşağının çiy damlasıdır, en harika "nefer"lerinden, kalemlerindendir, sesi okurunun içindeki nehirlere dokunur. "Duyarlıydı" diyerek kestirmeden tarif etmek ona büyük haksızlık olur, çünkü şiiri ve iç dünyası yeryüzü kurallarına sığmayan poetik sensörlerle donatılmıştı, ve o uyumsuzluk onun gidişine-gitmek isteğine, gönüllüce yeryüzünü terk edişine dair ilk fener ışığıydı..R.B’in yalın bir dili-uslübü var, ister öykülerinde olsun ister şiirlerinde söylemek istediğini, aktarmak istediğini okurun kalp atışlarına usulca bırakır geri çekilir.. Bir kelebeğin soluk sesini algılayan şiirden söz etmek her zaman güzeldir, sıkça rastlanılan bir düş zenginliği hiç değil. Şiirlerinden eksik olmayan yağmur kadar taze ve berrak bir dil.. İki şiirini ve bir öyküsünü seçtim, gözüm çevrilmemiş işlerinde gezindikçe defter arşivine kazandıracağım.

Sufi.

I.

Kelebeğin soluğu,
Ay,
gecenin üzerine seriyor gölgeyi.
Bir kızıl gülün sessizce doğduğu
o gölgeyi,
bir kelebeğin soluğu kadar narin gölgeyi..

II.

Güzel ve inleyerek
Yüksek devirde sevmek
Sonra dinginleşmek
Bir ceylanın kardaki izi gibi
Sevdiğinin yanında
Bu her şeydir.

Richard Brautigan
Çev.Sufi.

* * *

Öykü

Ucuz Amerika sinema salonlarında film izlemeyi çok seviyorum. Halkın elizabet vari yaşam sürmelerini ve elizabet vari ölmeleri sağlayan filmiler. Market caddesinde bir sinema salonu var, bilet fiyatı bir dolar, üstelik bu fiyata dört filmi izleme şansın var. Filmlerin iyi-kötü olmasının bir önemi yok. Ben eleştirmen değilim. Canım sadece film izlemek istiyor. Perde üzerinde kıpırdayan bir şey olsun, bu yeter bana. Sinema tıka basa siyahlar, hippi’ler, emekliler, askerler, gemiciler ve filmlerle konuşan vebalsiz insanlarla dolu.
(( hayır, hayır, Clide arabaya dön, ah tanrım korucuyu öldürüyorlar.))
Sinemanın tek şair konuğu benim. Ama Guggenheim’den bir pay alacağımı sanmıyorum.
Bir gün öğleden sonra saat 6’da gittim sinemaya ve saat 01:00 de çıktım.
Saat 7’de ayaklarımı birbirinin üzerine attım saat 10’a kadar öylece hareket etmeden oturdum.
Açık söyleyeyim, sanat filmleri ilgi alanımda değil. Estetik yönden beni tatmin edecek olan ve baştan aşağı kültür kokan izleyici kitlesi arasında ve düşü andıran sinema ortamlarında oturmayı sevmiyorum. Asla dayanamam. Yine bir ay önce “yetmiş beş cent’e iki film ve “ bir zamanlar kuzey sahilleri” adlı sinemaya gitmiştim; bir köpek’le civcivi konu eden çizgi filmi izliyordum.
Köpek uyumak istiyordu ama civciv buna müsaade etmiyordu ve bu türden maceraları aktaran bir çizgi film. Yanımda bir adam oturmuştu.
Elli’li yaşlarında, beyaz mı beyaz, şişman, kafası kel ve yüzünde insani duyguya dair en ufak bir işaret yoktu. Çuvalı andıran elbiseleri sanki yenilgiye uğramış bir ülke bayrağı gibiydi ve suratı sanki faturadan başka bir şey görmemişti. Tam o anda, çizgi filmdeki köpek uzunca esnemeye başladı ve civciv uyumasına izin vermiyordu, işte tam o köpeğin esnediği anda yanımdaki adam da esnemeye başladı ve işte o gün, tam o an Amerika’da bir adam ve bir köpek iki ortak gibi aynı anda esnediler.

Richard Brautigan
Çev. Sufi.





Alıcı: Borges:: Gönderen: Okur



Ana Simon, sinema yapımcısıdır, yıllar önce kaybettiği eşinin mezarı J.L.BORGES'in mezarına yakın bir mesafede bulunur. Ana Simon sadık bir Borges okuru olarak eşinin mezarını ziyaret ettiği sıralarda Borges için ve onun (mezarına)anısına bırakılan notları da toplamaya başlar. Ana Simon belki bir gün karar verir ve o notları toplu halde yayınlar..yeryüzü kültürlerini tüm yazılarında, şiirlerinde sarmalayan dünya edebiyatının kalıcı kalemi için bir işaret taşı da okurları bırakmış olurlar...
b.d:

Borges'in mezarına bırakılan ve Ana Simon'un topladığı notlardan (tadımlık):

“Borges, seni kendi ölümün gölgeleriyle birlikte ziyarete geldim. Çünkü dediğin gibi: Biz sadece bir değiliz, ayrıca diğeriyiz, diğerleriyiz. Selamlıyorum seni, büyük usta!”


“Sevgili Borges, bilgeliğin dünyayı daha da ilginç bir yer haline getiriyor. Lütfen bu dostundan teşekkürleri kabul et. Karımla birlikte seni ziyaret etmek için Çin’den geldik. – Yang”


“Merhaba Borges, bugün seni kendi Almanca’mda okurken düşündüm. Lütfen tebriklerimi kabul et.”


“Seni uyarmam gereken tek konu: Bu toprakların yerli halkları olarak, kültürel açıdan yok olmamamızı cesaretlendirmendir. Ben yerli bir Zapotek’im ama hala yokluğuna ağlıyorum. Huzur içindeyiz.”
(”Ché: sólo una cosa tengo que reclamarte, el que hayas pugnado por nuestra desaparición como cultura, como pueblos originarios indígenas. Más aún, siendo indígena zapoteco, ante tu tumba derramo lágrimas en tu memoria. Estamos en paz”.)


“Vatanım artık tüm kelimeler, bana gölgelerini bahşeden tüm ağaçlar, kendim için okuduğum tüm kitaplar… Ne kadar da haklıydınız bayım. – Luciana


Şair Metin Güven'in Ardından..



Şair Metin Güven yaşama veda etti.. 12 Eylül 1980'de bir süre tutuklanarak olmadık işkencelere maruz kalan, 12 şiir kitabına imza atan ve 38 sayı "Onaltıkırkbeş" şiir dergisini çıkartan şair, ONALTIKIRKBEŞ'in ilk sayısında şöyle seslenmişti:"Aramızda çocuklar, deli çocuklar ve yelkeni yırtık insanlar olacaktır hep. Neden? 1 – Sıradışı bir sıradanlığın peşindeyiz. 2 – Hayatın sarstığı, salladığı, silkelediği herkes ama herkes bizim yol arkadaşımız, kardeşimiz."........Şiir bahçesinde uyusun// defter


I.

AYNALAR VE HANÇER


Yaralısındır, yaranı kimseler sarmaz
Dolaşır içinde dolunaylar
Nehirlerden, kör gecelerden geçersin

Dokunmakla başlar herşey
Elleri karanfil kokar
Gözleri muhteşem bir yangın yeri

Uzakta kaldı aynalar ve hançer
Duyulmuyor sevda sesleri.


II.

SEMENDER


Uykunun cinnetine düşüyor
Sağır bir aşkın gölgesi
Uzanmış yatıyor çocuklar

Uyku bitiyor ve uyanıyor semender
Bakmıyor bile güneşin rengine.

III.

UYKULARDA

- Enis Batur'a


Neden sonra geldiler
Beklenen yağmur gibiydiler
Geldiler ve durdu bütün trenler

Soğan için zar
Kedi için fare oldular

Geldiler ve gittiler
Uykularda,
Düşlerin kuşattığı ülkelerde gezdiler
Gerildi dikenli teller.

Şiirler: Metin Güven




Yazmak..// M.Duras



Yazmak.
Yapamam.
Kimse yapamaz.
İtiraf etmek gerekir bunu: yapılamaz.
Ve oturup yazarız.
İnsan, içinde bir yabancıyı barındırır: yazmak, işte o yabancıya ulaşmaktır.
Budur ya da hiçbir şey değildir.

M.Duras
Çev. M.Ahıska


ŞİİR DEDİĞİN BİR KAÇ İMGE’Mİ?..// Halil Çamay



Şiir dediğin birkaç imgemi sıradanlığa dönüşen
“ ben senin hiç sıradan olmayışını seviyorum” demiştin
Bir sahil kafeteryasıydı, bir yaz akşamıydı ve birlikte yaşlanmaktı düşlediğimiz…
Bu halimi görseydin…

Saçma bir dünyaya açılan pencerenin önünde durmuş;
Şiirlerimi pazarlamaya çalışıyorum
Karşımdaki;
Edebiyatı kurduğu birkaç cümleden sayan bir az gelişmiş
Bense;
Sıradan insanlar gibi yaşayamayacak kadar korkak, Yazdıklarının arkasına gizlenmiş bir yaşam suçlusu.
Şiirlerimden bahsediyorum;
“yazıyorum” Diyorum, yazıya bağımlı yerlerimden nefret ederek, Kalite-kalite, sınıf-sınıf ayrıştırılırken yazdıklarım iyi beslenmiş Neandertal yazı tüccarının ellerinde. “yazıyorum” diyorum…
Gözlerimde öfke, dudaklarımda titreme…


Şizofrenik bir sevda
İmgelerle aramda

Uzun soluklu cümleler kurup
Soluksuz şiirler yazıyorum
Sylvia plath a âşık oluyorum soluk soluğa
Nilgün Marmara ya
Virginia wolff a
Ve madame bovary e

Edebiyat dediğin senin dudaklarından dökülenlermi?

“derin bir adamın dostlara ihtiyacı vardır” diyor Nietzsche
Benim kadar sığsa tanrıya diyorum

Pencerenin diğer yanında
Edebiyat bilinen meta’nın karanlık sesi
Zerdüşt ün mağarasına sığınmış çirkin adam
Yok ettiği tanrısına ağıtlar yakan ucube katil
İsa’nın çivisini çalan lanetli cellât

Edebiyat dediğin tüm günahlarmı?

Bachmann la birlikte yansaydım diyorum Roma da
Neron un yangınında

Dokunuyorum pencereye
Parmak uçlarımla
İnançsızlığın yarattığı mucizelerle heykelleşmiş
Meryem ana
Ve eteğinde Maria Magdelana
Uzak denizlerin ve kırlangıçların ülkesinde
Saçlarında Afrodit tapınaklarının
Itırlı bahçesi
Dudaklarında hedonist mırıltılar…

Şiirinde baronlarımı varmış?
Biz şiiri anarşist bir eylem bilirdik!


Pencereden içeri yine pencere
Gözleriyle konuşuyor
Ve bir benedikten rahibi pencerede
Sarhoş adımlarla raks ediyor
Kirli kollarında çıplak Çingene


Edebiyat dediğin mahşer çığlığı…

Yorgun düşeceğini anlamış rahip
Müstehcen cümleler fısıldıyor
Çingene’nin biçimli kulağına
Sahte kahkahalar yükseliyor
Alkol ve tütün kuyusundan
El ele tırmanıyorlar sonra
Günah ve şehvet merdivenlerini
Ve cam…
Kırılıyor

Şiir dediğin birkaç imgemi?
Sıradanlığa dönüşen…

“ yaşamsa sana yazarak yaşamak yakışır” demiştin
Ya ölüm! …

Halil Çamay


Şifre..// Naime Erlaçin



...ŞİFRE...

çelikle tutukladılar suyu
barikat kurar gibi
hakikat adasına

başlangıç vuruşları
us’a ejderha
epiloglar şifreli
dil
diktatorya

bu yüzden sürüyor kakofoni

akla kara arası
gidip gelinir böyle
bilmeyiz
ebemkuşağı nerede

rengini yitiren yosun küflü
denize kurşun döker titreyen füzen
insancıl dramı sergileyen perdede

kefareti ödenmiş günahlarla
yer değiştirmekte ibre

değişmiyor ama gidişat

bunca hayhuy
bunca hengâme


Naime Erlaçin

"Şikâyetname" Kitabından
Hayal Yayınları- Ağustos 2010




Seges..// Özcan Doğan





Seges

Yürüyorum geziyorum
Kapılar pencereler insanlar…

Gözlerini sakın değiştirme
saçlarını bağla
senin biraz gülmeni istiyorum
gül biraz
devam et buna
bu sana yakışıyor
güzel oluyorsun
işte şimdi harikasın sen
sen manyaksın...

İnsanları seviyorum
tıpkı sizin gibi
burunlarına bir
yanaklarına iki dokunmak istiyorum
onların tüm gazetelerini okumak istiyorum
onları deli etmek istiyorum
kırmızı şeker eriyiklerine onlarla birlikte “çay” demek
istiyorum onlarsız bunu yapamam tanrım yapamam!
Senin biraz gülmeni istiyorum bu sana
yakışıyor güzel oluyorsun
en güzel işlerden biridir gülmek insanların yaptığı
güleyim
gülesin
gülsün...

Seges tam bir insandır bak diyorum şu bizim insan
Seges bir yanılgıdır Betgen’in doğurduğu
ışıklar sönünce daha bir insan oluyoruz
aydınlık ne korkunç şey tanrım
aydınlıkta dilimiz tutuluyor yalan
söyleyemiyoruz
gerçeklerin çırılçıplak seviştiği bir karanlıktır Seges
senin biraz ölmeni istiyorum
bu sana yakışıyor harika oluyorsun
ölüm yaşamın hiç olmadığı yerdir
öleyim
ölesin
ölsün...



Kaldığım Yerden

Kötü kelime oyunlarına takmadan kafayı
nefes alma gerekçelerini
yani damarlarında dolaşan kanın
sebeb-i hakikatini anlatacaksın
yalan yok!

Acı çekerek ne kadar yaşayabilirsin?
Ya da acı olmadan yaşayabilir misin?

Hissettiğim şeylerin sayısını hatırlamıyorum
kaç kere daha bıçaklardan ellerden
ve bilinç ağrılarımdan bahsedeceğim bilmiyorum
bir başkası olarak ne hissedeceğimi
olmayan şeyleri nasıl seveceğimi
seveceğim şeylerin ne olacağını
kim olmayacağımı
bunları hatırlayıp hatırlamayacağımı
tahmin bile edemiyorum
yani bütün bunları
kimin yazdığını bilmiyorum...

Büyük bir pencereden bakıyorum
önümde dünya denen globül
duvardaki resim
masadaki kitaplar
elimdeki parmaklar
kafamdaki hayaletler
ve şurada oturan ben
beni şaşkına çeviriyor
her gün başa sardığım bir film şeridi gibi
bana kendimi hatırlatıyor
ben uyurken
duvardaki resim yerinde duruyor mu
dinlemediğim zaman insanlar konuşuyor mu
ya da görmediğim zaman dünya dönüyor mu
bilmiyorum
bilmiyoruz
belki de bütün bunları bilmediğim için yaşıyorum
yaşıyoruz…

İşte benim gerekçelerim
sizi bilmiyorum ama
ben hiçbir şey anlamadım…

Özcan Doğan


Bir Pulsuz Mektup..// Aylin Güven




Gurbette, bir süngerdir çeker içine seni Zaman…
Nerede biriktiğini bilmezsin. Hiç yoktan bir Sürgün yaşarsın. Gördüğün, bildiğin, duyduğun, sevdiğin ne varsa, hepsine Uzak. Yürüdüğünü sanırsın Kayıp adımlarınla. Kendini sürersin içinden, ruhun duymaz.

Gurbette, bir girdaptır çeker içine seni Zaman...
Nerede ıslandığını bilmezsin. Haberin yoktur ayağının ne zaman suya değdiğinden, su mudur o, başka bir şey mi, Umursamazsın. Kendini her gün yeni bir Sınava çekersin. Ve her seferinde, soruları Unutursun.

Her şeyin birbirinin içinde karışıp bulamaç olduğu yerde başlar gece… Geceye kuş sesleri karışır burada, sen sabaha kayarsın. İşte ne gecesi gece ne gündüzü gündüz, dedikleri budur, anlarsın. Anlamak bir şey değil de iki gözüm, sen için için yanarsın. Ve bir an gelir neye yandığını unutursun. Nerede başladım nerede bittim, dedikleri de budur. Gurbet hepsini bir bronz tepside sunar sana ve sen ne yaparsan yap, sonuncusundur; tepsi seçiminde bile.

Bir beden vardır yaşayan, hayret! Öyle anlar olur ki aklın almaz yaşadığını. Nefes midir bu aldığın, sen bunca boğulurken?!

Karnın doydukça açlığın artar, su içtikçe susuzluğun…

Kim anlar bunu anne? Adın gelir tam düşecekken dilime… Bir sana kıyamam, deyişin gelir. Kıyamadığımız ne varsa kıyıyorlar anne. Gerçek bu.

Ve insan kalakalır geride, bedeni var ruhu yok. Kupkuru bir bedenle hissiz kalakalır. Yalnızlığın en tehlikeli dilimidir başlayan. Ya direneceksindir ya pes edecek. Direneceksen de bir el ararsın, ilk hamlen için. Ufukta görünen bir şey olmalı, bir şey, sadece bir tek şey!!! Gözünü dikersin; bakar, bakarsın... saatler duman olur… sen tarumar...


Aylin Güven
Londra

(defter’e, gurbetimden gurbetlerinize…)



***




A y i n i n i z B o l O l s u n


bulut küskündü ay ağladı kervan geçmez kuş uçmaz gecelerden topladım seni ben sağır şehirlerden ve dilsiz toprak çaresizdi ağaç üşüdü bucaksız dipsiz kuyulardan çıkardım ben seni öksüz şehirlerden ve yetim ben seni unutulmuş hasatsız tarlalardan yeşerttim oğlandı şehir ve kız soğudu güneş kuraktı nehir ey oğul aç gözünü ben seni sakındığım yamaçlardan derledim sustu aşık tutuktu ezgi sazdı şehir ve türkü kurtardım seni ben bu yalan kaltak dünyalardan azgın şehirlerden ve kurt kalp söküldü şahitti göz ey oğul aç kulağını ben seni kirlenmiş orospu dillerden kaçırdım şehir ki kaypaktı ve kıvrak ve ben

paramparça bedenimi ona bıraktım

susturdum boşa konuşan ağızları tıkadım inlerine uğultularını koştum sonra koştum durmadan koştum dinlenmeden aksak ağır duran ne varsa devirdim ey oğul aç kalbini ben senin için tarih başlattım

yüzüne gölge düşse güneşe küserim


ey oğul aç kapıları



Aylin Güven
Londra


Independent Literature Journal (Portal) from Turkey

***


Link:

  • FELSEFE NOTLARI
  • 2-felsefe-notlar
    Felsefe Notları; Akşamın sisiyle şafağın ışınları arasındaki ses. Herkes için, Kimse için !

    ***


    P.E.N/TURKEY

    ***


    Hür Yumer
    1

    ***


    ÖMER SERDAR
    mer-serdar

    ***


    ORUÇ ARUOBA
    oruc-aruoba-yasamini-yitirdi-737945-5

    ***


    artist-15
    Enis Batur
    "Benim burada durduğuma bakmayın genç yoldaşım: Burada değilim ben artık, gövdem çürümeye şimdiden başladı, ruhum uçtu ve adresini bilmediğim bir dala kondu..."-E.B

    ***


    Leon Felipe
    batuhan-alpugan-leon-felipe1

    ***


    ***


    TELGRAFHANE,SANAT
    Sanat ve Edebiyat

    ***


    MURAT GÜLSOY
    Murat GÜLSOY | 602. Gece [Kendini Fark Eden Hikâye]

    ***


    ÜÇ RENK
    Üç Renk: renkler, düşler, farklı bir deneyim ve üretim!..

    ***


    Kerem Kamil Koç(SubCulturia)
    kkk
    SubCulturia:"New Media Theory Group" Projesini destekler..."

    ***


    Oğuz Atay/Arşiv
    o-uz-atay
    Oğuz Atay / Arşiv (Borges Defteri'nin bu arşivde yer alan önemli belgesi. İlk kez "defter" yayınladı bu belgeyi)

    ***


    Şair Çalışıyor/dergi arşivi
    Şair Çalışıyor/Dergi Arşivi

    ***


    Şiir Penceresi
    "Bir başka bakmak için..."

    ***


    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi
    Bachibouzouck/net edebiyat dergi arşivi

    ***


    ***


    Mustafa Nazif Fotoğraflar
    Sanat-Fotoğraf

    ***


    "Biri Dergisi- Mustafa Ziyalan
    Sanat-Edebiyat

    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***


    ***